DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : İşçi mücadeleleri
Yazıcıya hazırla
Panasonic Esslingteki Atölyesini Açlik Grevine Rağmen Kapatıyor
Markus Salzmann ve K. Nesan
21 Ağustos 2006
İngilizceden çeviri (3 Temmuz 2006)
İşçilerin üç aylık protestolarına ve günlerce süren açlık grevlerine rağmen, Baden-Württemberg eyaletinin Esslingen şehrindeki televizyon tüpü üreten Panasonic fabrikası kapandı. Yaklaşık 600 işçi işini kaybetti.
Esslingteki işletmeyi kapatma kararı, Matsushita ve Toshiba holdingine bağlı Display Germany GmbH şirketinin yönetimi tarafından bir süre önce alınmıştı. 2005 başlarında 300 işçinin işine son verildi ve bu yılın şubat ayında üretim tamamıyla durduruldu. Kalan işçilere 31 Temmuz itibarı ile çıkışları verildi.
Bununla birlikte fabrikadaki işçiler sonuna kadar direndiler. Mart ayının sonundan itibaren 500den fazla işçi, fabrikada çadırlar kurarak kamp yaptılar ve 24 saatlik nöbetler tuttular. Haziran başında işçilerden dokuzu açlık grevine gidince uzlaşmazlık tırmanmaya başladı. Bir kaç gün sonra altı işçi daha onlara katıldı. Diğer yirmi işçi, aynısını yapmaya hazır olduklarının sinyallerini verdiler.
Ancak işçiler, yeni öneri sadece biraz iyileştirilmiş olmasına rağmen, Uzlaştırma Kurulu tarafından geçen Cuma günü sunulan tazminatın kabul edilmesini engelleyemediler. Tazminatın kabulü fabrikanın kaderini belirlemiş oldu.
Kapanmanın ardından, hayal kırıklığı ve umutsuzluk işçilerin ve ailelerinin yüzlerinden okunuyordu. Açlık grevinin bölgenin de çok ötesinde ilgi çekmesi ve başka şirketlerde çalışan işçilerden de destek kazanması nedeniyle, bir çok katılımcı daha iyi bir sonuç bekliyordu.
Şirket yönetimi, kapatmayı, televizyon tüplerinin dünya pazarındaki fiyat düşüşü ile açıkladı. Fabrika iş konseyi detaylı bir alternatif önerisi sunmasına rağmen, şirket yönetimi başına buyruk bir şekilde üretim tesislerinin başka bir şekilde kullanılmasının mümkün olmadığını belirtti.
Bu en son kapatma, gerçekte şirketin üretimi ucuz iş gücü bulunan yerlere kaydırma stratejisinin bir parçasıdır. Geçtiğimiz bir kaç yıl boyunca, üretim fabrikaları sistematik olarak Doğu Avrupada ve Asyada kurulmakta. "Küresel Fiyat Rekabeti" nedeniyle aynı şirket, Niedersachsen eyaletine bağlı Peine şehrindeki Panasonic şirketine bağlı Alman AVC Network Germany GmbH şirketinin üretim tesislerinden birini daha kapatacağını açıkladı. Bu kapatma 151 işçinin işine mal olacak.
Panasonic etiketinin arkasındaki Japon elektronik şirketi Matsushita Electric Industrialin iş hacmi ile kar hacmindeki ciddi artışı, Esslingen ve Peinedeki kapatma ile ayni zamanda açıklaması, bir çok işçiyi özellikle kızdırdı. Üçüncü üç aylık ticaret döneminin (2005-6) bitiminde, geçen yıl aynı döneme nazaran şirketin kar hacmi %39 oranında, yaklaşık 344 milyon Avro yükselme kaydetmiş ve satış hacmi %4 oranında artmış, toplam yaklaşık 16,8 milyar Avro olmuş.
Bu ticari rakamlara rağmen şirket yönetimi kapatma kararını uyguladı ve işçilerin tazminat için alacakları her kuruşu vermemek için mücadele etti. Esslingendeki işçilerin uzun ve çetin direnişlerine rağmen önerilen tazminat tutarı sektördeki genel seviyenin altında. Öyle ki, geçenlerde kapatılan Hamburgdaki Panasonic fabrikası işçilerine çocuk başına 5000 Avro öderken, Esslingendeki işçilere sadece 1000 Avro ödendi.
Bir çok işçi, şu anda kabul edilmiş tazminatı suratlarına inmiş bir tokat olarak görüyor. İsçilerin çoğunluğu, bu fabrikada on yıllarca ağır koşullarda, sağlıkları pahasına çalıştı. Tazminat işçilere pek bir yarar getirmeyecek çünkü yarısından fazlası göçmen olan bu işçilerin ezici çoğunluğunun her hangi bir mesleki eğitimi yok ve bu sebepten dolayı yeni bir iş bulabilme şansları hemen hemen yok gibi. Bir yıl işsiz kaldıktan sonra, İşsizlik Parası IInin ödenmesi ancak tüm tasarruflar ve tazminat paraları tüketilmişse mümkün olabiliyor.
Mağdur işçiler, yalnız şirket yönetiminin merhametsiz davranışına karşı değil, IG Metallin oynadığı role karşı da çileden çıkmış durumdalar. Temmuz ayının sonuna kadar geçerli olan iş teminatı sözleşmesine rağmen, IG Metall daha Şubat ayında, işverenler birliğinin ve şirket yönetiminin temsilcileriyle "geçiş şirketi" olarak adlandırılan düzenleme için - Refugio adında - şirket kurma anlaşmasına hazırdı.
Sadece bir yıl var olacak olan bu eğitim şirketinin, bu kadar kısa bir süre içinde ciddi bir mesleki eğitim ve niteliği artırıcı önlemler uygulayabilmesi mümkün değildir. Bunun dışında, geçiş şirketine katılan işçiler, ihbarsız işten çıkarmaya karşı güvenceleriyle ile birlikte sözleşmeyle garanti altına alınmış çalışma haklarından yoksun bırakılıyorlar.
Bu sebeplerden dolayı çalışanların %89u, sendika tarafından kabul edilen bu programa ve onunla bağlantılı olan tazminat planına karşı oy kullandı. İş konseyi başkanı Murat Bozkurtun dediği gibi, işçiler böyle basit numaralarla haklarının gasp edilmesine izin vermeye hazır değiller.
Fakat iş konseyinin, ücretlerin en azından Kasım ayının sonuna kadar ödenmesini garanti altına alacak feshi ihbar süresinin uzatılması talebi, pazarlıklar sırasında sendika tarafından da dikkate alınmadı. Bunun yerine IG-Metall, şirket yönetimi ile pazarlık sonucu kararlaştırılan öneriyi övdü ve işçilerden geçiş şirketine katılmalarını istedi.
Çalışanların ağırlıklı çoğunluğunun sendikanın önerisine karşı bir tutum almasından sonra, IG-Metall Esslingen, işçilerin direnişlerine olan her türlü desteğini geri çekti. IG-Metallin Esslingendeki bölge idari merkezinde işyeri sendikal danışmanlık sorumlusu olan Illona Dammköhler, basına şunları söyledi: "Bizim izlenimimiz şudur ki, bu insanlar sadece yüksek bir tazminata karşı ilgi duyuyorlar, ancak yeni bir nitelik kazandırıcı mesleki eğitime karşı ilgi duymuyorlar."
Bunları, direnişçi işçilerin her birinin Panasonicte kazandığından çok daha yüksek bir maaşı sendikanın üye aidatlarından elde eden birisi söylüyor.
Bu koşullar altında açlık grevi, sendikanın her türlü desteği ve dayanışmayı reddettiği bir ortamda, kamuoyunun dikkatini ve desteğini kazanmaya yönelik, işçilerin umutsuzluk içinde yaptıkları bir eylemdi.
Gabriele Renz, Frankfurter Rundschau icin "Öfkeleri aynı zamanda IG-Metalle" baslığı altında fabrika kapısı önünde işçilerin ruhsal durumunu dile getiren bir röportaj yaptı. "Caner Ögüz göz kapaklarını ancak büyük bir çaba harcayarak açabiliyordu. Yorgun düşmüş bu kırk yaşındaki adam, eğreti duran grev çadırının önündeki divana uzanmıştı. Dokuz yaşındaki kızından gelen mektup bile (baba, seni kaybetmek istemiyorum) onu açlık grevine son vermesi için ikna edememişti. Açlık grevinin besinci gününde işyeri doktorunun hastaneye sevk ettiği iş arkadaşı Tayyar Recep de diğer 14 kişi ile birlikte orada oturuyordu. O, on iki yıl televizyon tüpü montajı için 15.000 Avro tazminatı sakız parası olarak nitelendiriyordu...
"Divanlardaki yorgun adamlar, her şeyden önce sendikanın onları yarı yolda bırakmasından şikayet ediyorlardı. Ayda 18 Avro (sendika primi) - ne için? diye soruyor Ögüz. Çocuklarımıza ne söyleyecekler? Ben babanız için mücadele verdim mi yoksa toz olup kaçtım mi diyecekler? İş konseyi başkanı Özcan, hala 400ün üzerinde istifa dilekçesini elinde tutuyor. Sendikacıların hiç biri ortalıkta görünmezse, artık onlarla hiç bir şekilde iletişim kurmak istemiyorlar."
İş konseyi başkanı Fahrettin Özcan,World Socialist Web Sitesi muhabirlerine şunları söyledi: "Ben IG-Metallden istifa etmek amacındayım. Sendika 115 günlük direnişimizi tamamıyla görmezden geldi. Hiç değilse biz direnişimizle, sendikanın pazarlık ettiğinden 5,5 milyon Avro fazlasını elde ettik. Ilona Dammköhler ve diğer IG-Metall yetkililerinin, bizim işimiz için değil de elde edebileceğimiz en yüksek tazminat için mücadele ettiğimiz yönündeki iddiaları tam bir rezalettir. Bizim en çok önem verdiğimiz şey işimizdi. Bunu buradaki herkes biliyor. Ancak tüm direniş karşısında iş yerini kapatmayı dikte eden şirket yönetimi karşısında ne yapabiliriz ki. Pek tabii ki böyle bir durumda, diğer bölgelerde ödenen tazminat ile ayni miktarı elde etmek için mücadele etmek zorundayız.
"Ayrıca, IG-Metallin, artık üretim durduruldu, yapacak bir şey kalmadı iddiası doğru değil. Bu şirketin işler halde olan başka fabrikaları da var. Oralarda grevler organize edilebilirdi."
Türk olan Murat Toktepe (49), IG-Metalli ve holding yönetimini milliyetçi olmakla suçluyor. "Başka türlü, bir kaç ay önce Hamburgtaki fabrika için

yürütülen pazarlıkta çok daha yüksek bir tazminatın kabul edilmesini kimse açıklayamaz. Biz burada Esslingende ağırlıklı olarak yabancı işçileriz. Ben bu durumun bir rol oynadığına eminim."
Toktepe evli ve üç çocuk babası. 30 yıldır bu fabrikada çalıştı ve vardiya sorumlusu olarak sorumluklar üstlendi. "Artık bizim yıllarca sürgit çalışmış olmamız, kimsenin umurunda değil. Artık kimsenin ihtiyaç duymadığı hurdalar gibi muamele görüyoruz."
Toktepe açlık grevi sırasında, hastanede akut kalp problemi dolayısıyla tedavi edilmek zorunda kaldı. "Benim amacım işimi savunmaktı. Şirket yönetiminin koşullarını kabul etmek istemedim. Gerçi simdi biz daha fazlasına eriştik ama bu hiç bir şey değil. Ben bu sonuçtan memnun değilim ama bunu kabul etmek dışında başka bir seçeneğim yok. IG-Metallden farklı olarak Esslingen halkı ve diğer firmalarda çalışan bir çok işçi bize her gün desteklerini sundular. Bu çok iyi oldu."
Manfred Werner(45), 20 yıldan beri Panasonicte çalışıyor. "Babam ve ailemden bir çok kişi burada çalıştı. Ben bir kaç kere şirketin el değiştirdiğini gördüm ve her seferinde iş kayıplarıyla sonuçlandı. Simdi artık tamamen kapanıyor. Ben tazminat planını kabul etmiyorum. Benim tazminata değil işe ihtiyacım var. Açlık greviyle birlikte daha önce sunulan tazminat miktarından 2000 Avro fazlasını elde ettik. Sağlığımızı riske atmaya değip değmediği tartışılır.
"Geçen haftalarda, holding yönetimine hangi zor koşullar altında gece vardiyasına kaldığımızı, hafta sonları çalıştığımızı ve fazla mesai yaptığımızı hatırlattığımızda bize

şu cevabı verdiler: Bunlar için para alıyorsunuz. Biz en zor koşullarda bile şirket için en iyi olanı yaptık ve şimdi ise pislik muamelesi görüyoruz.
"Her ne kadar hala üyesi olsam da, sendikadan yana hayal kırıklığına uğradım. Sekiz veya on yıl önce IG-Metall hala pazarlık yapabiliyor ve şirketlere karşı baskı uygulayabiliyordu. Bugün ise tamimiyle yönetimden yana saf tutuyorlar. Şu sözleri IG-Metallin bir yetkilisinden işittim: Türkler, Türkiyede otel dikebilmek için daha fazla paraya ihtiyaç duyuyorlar. Bu sebepten dolayı açlık grevine girdiler. Eskiden işyerinde böyle ifadeler yoktu. Çalışanlar arasında kaç milliyet vardı bilmiyorum ancak biz her zaman büyük bir aileydik."
Antonio Giorgi (50) WSWSe "Ben 27 yıl boyunca burada çalıştım" dedi. "Ben yalnız yaşıyorum ama bu, tazminatın bana yaşamımın sonuna kadar yeteceği anlamına gelmiyor. Yeni Hartz IV yasası, tazminatın yaşlılık sigortası olarak yatırılmasına olanak tanımıyor. İşsizlik Parası IIyi almadan önce tazminatın önceden tüketilmiş olması gerekiyor. Fakat biz sadece paramızı ve işimizi kaybetmedik. Benim için ve diğer bir çok kişi için biz işyerinde büyük bir aileydik. Eğer işyerimiz kapanmasaydı, ben her kuruştan vazgeçmeye hazırdım.
"Ayrıca, işten çıkarmaların devamlı arttığı koşullarda, genç kuşaktan ne olması bekleniyor? Bir çok politikacı genç kuşağı uyuşturucuya ve aşırı alkol tüketimine karşı uyarıyor. Gençlerin geleceği için somut olan tüm olanakların tahrip edildiği bir ortamda, bu uyarı ucuz söylev olarak kalıyor."
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|