DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Diğer bölgeler
Yazıcıya hazırla
İran: Batı baskıyı artırırken seçim çatışmaları tırmanıyor
Bill Van Auken
30 Haziran 2009
İngilizceden çeviri (16 Haziran 2009)
ABD ve büyük Batı Avrupalı güçler muhalefetin seçimlere hile karıştırıldığı iddialarının soruşturulması talebiyle yaptıkları baskıyı artırırlarken, Pazartesi günü Tahran sokaklarında 100.000den fazla insan geçen hafta yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminin sonuçlarına karşı gösteri yaptı.
Bu protesto cumhurbaşkanı adayı Mir Hüseyin Musavi yandaşları tarafından 12 Haziranda yapılan seçimden bu yana, yer yer yaşanan isyanlar dâhil, düzenlenmiş olan eylemlerin en büyüğüydü. Hükümet daha öncesinde bütün gösterileri yasakladıysa da güvenlik kuvvetleri gösteriyi dağıtmak için herhangi bir girişimde bulunmadı.
Gösteri büyük ölçüde barışçıldı ancak bu durum Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinejad'a bağlı gönüllü Besiç milislerinin karargâhı önünde yaşanan çatışmayla bozuldu. Bir göstericinin kurşunlanarak öldürüldüğü ve çok sayıda kişinin de yaralandığı bildirildi. Olay yerinde bulunan bir foto muhabiri haber ajanslarına silahların, kalabalığın karargâha saldırmasından sonra ateşlendiğini söyledi.
Pazartesi akşamı yayınlanan görüntüler kalabalığın binayı ve nöbet tutan milisleri taşa tuttuğunu ve milislerin buna ateşle karşılık verdiklerini gösterdi. Buna misilleme olarak kalabalık da binayı ateşe verdi.
Bir gece önce, Tahran Üniversitesi'nden binlerce öğrenci -Ahmedinejadı kastederek- "Diktatöre ölüm" sloganını atarak bir gösteri düzenlediler ve çevik kuvvet polisiyle çatıştılar. Öğrenciler polise tuğla ve parke taşları fırlatırken, polis de göz yaşartıcı gaz ve plastik mermi ile karşılık verdi.
Pazar günü Ahmedinejad da başkentin merkezinde büyük bir zafer mitingi düzenledi. Bu mitinge Batı medyasında çok az yer verildi, ancak bir Irish Times muhabirinin verdiği bilgiye göre, "Kimi bölgelerde on binlerce Ahmedinejad yandaşı Tahranın merkezindeki zafer mitinginden evlerine dönerken coşkulu bir ruh hali içindeydiler." Irish Times muhabiri güneyin yoksul mahallelerindeki kutlamalarla daha zengin kuzey banliyölerindeki protestolar arasında bölünmüş olan İran başkentinin, "tek bir şehir yerine iki ayrı şehirmiş gibi göründüğü"nü belirtti.
Cuma günü yapılan seçimin resmi sonuçlarına göre oyların yüzde 63'ünü Ahmedinejad yüzde 34'ünü Musavi aldı. Musavi yandaşları derhal sonuçları hileli ilan ettiler ve Ahmedinejadı ve hükümetini bir "darbe" yapmakla suçladılar. Ahmedinejadın başında yer aldığı rejiminin anti-demokratik karakteri göz önüne alındığında seçime hile karıştırılmış olması kesinlikle olasılık dışı olmasa da, Batı medyası muhalefetin iddialarını, ortada sonuçların hileli olduğunu gösteren güçlü hiçbir kanıt yokken olduğu gibi tekrar etti.
Pazartesi günü Washington Post 'ta yayınlanan bir köşe yazısında görüşlerine yer verilen ABD'li iki büyük sivil toplum kuruluşunun yöneticisi, bölgedeki en saygın kamuoyu yoklama kuruluşlarından birine yaptırdıkları ankete dayanarak, seçim sonuçlarının ortaya çıkan büyük oy farkı dolayısıyla hileli sayılması gerektiği iddialarını çürüttüler.
Terörsüz Yarınlar: Kamuoyu Merkezi [Terror Free Tomorrow: the Center for Public Opinion] " başkanı Ken Ballen ve Yeni Amerika Vakfı Amerikan Strateji Programından [American Strategy Program of the New America Foundation] Patrick Doherty, "İrandaki seçim sonuçları İran halkının iradesini yansıtıyor olabilir," diye yazdılar.
11 Mayıs ile 20 Mayıs tarihleri arasında yaptıkları seçim anketinin "Ahmedinejad'ın 1e 2den fazla bir farkla-Cuma günü yapılan seçimde elde ettiği zaferde sağladığı farktan daha ileride bir farkla- önde gittiğini gösterdiğine işaret ettiler.
Ballen ve Doherty, özellikle Musavinin yandaşları tarafından öne sürülen, Azeri asıllı biri olarak Musavinin Azerilerden daha fazla oy alamamış olmasını sonuçların hileli olduğunu kanıtladığına dair iddiaları çürüttüler. Anketin, Azerilerin de Musavi karşısında Ahmedinejada 1e 2 destek verdiklerini gösterdiğini söylediler.
"Anketimizin Musavi'nin Ahmedinejad'ın önünde gittiği ya da başa baş olduğunu belirlediği tek demografik grup üniversite öğrencileri ve mezunları ve en yüksek gelirli İranlılardı," diye yazdılar.
Aynı zamanda medyanın "reform" isyanının can damarının İnternet kullanıcısı gençler olduğunu söylemesine karşın -NBC News protestoları "İnternet ayaklanması" olarak adlandırdı- anketin "İranlıların yalnızca üçte birinin İnternet erişimine sahip olduğu"nu gösterdiğini belirttiler.
Batı medyası tarafından büyük ölçüde göz ardı edilen şey bu sınıfsal bölünmedir. Musavi'nin sözde reformları görece imtiyazlı ve dar bir toplumsal tabana sesleniyordu. Reformların kendisi esas olarak Ahmedinejad tarafından kullanılan söylemin yumuşatılarak Washington'la daha iyi ilişkiler kurulmasının yolunun açılması, ABD desteğiyle uygulanan yaptırımların gevşetilmesi ve ülkenin yabancı sermayeye açılmasından ibaretti. Bu reformlar aynı zamanda "serbest piyasa" kapitalizmi ve işçilere ve kır yoksullarına yönelik toplumsal yardım programlarına karşıtlıkla özdeşleşiyordu. Bu tür kemer sıkma önlemleri, İran toplumunun çoğunluğunu oluşturan bu kesimler için bir çekim merkezi oluşturması pek de mümkün değildi.
Ahmedinejad kendi adına bu programları -popülist demagoji ve dindarlık çağrıları eşliğinde- rejime halk desteğini sürdürmek üzere kullandı.
Seçim kampanyasının sertliği ve ardından patlak veren olaylar, gerek İran'da artmakta olan sınıfsal gerilimlerin gerekse de İslam Cumhuriyeti'nin yönetici siyasi kurumları içindeki büyüyen çatlakların çarpıtılmış bir yansımasıdır ve her ikisi de ABD ve Avrupalı güçlerin uyguladıkları baskı altında daha da şiddetleniyor.
Seçime katılan bütün adaylar Muhafız Konseyinde yer alan mollalar tarafından onaylanmış ve aynı siyasi düzenin üyesi olan kişiler.
Batı basınınca kahramanlaştırılan Musavi, "reform"un en büyük savunucusu olmaktan uzak biri. Başbakanlık görevinde bulunduğu dönemde -1981-1989- hem çoğu solcu olan siyasi muhaliflerin kitlesel olarak idam edildikleri sırada hem de İrana bir milyon ölü ve yaralıya mal olan İran-Irak Savaşında ülkeyi o yönetiyordu.
Kendi döneminde "sertlik yanlısı" olarak nitelendirilen Musavi, İranlı orta sınıfları cezp edebilmek için reformist ve modernleşmeci rolüne soyunuyor. Ne var ki kampanyasının ardında mollalar hiyerarşisinin sağcı unsurları ve en önemlisi de İran'daki en zengin kişi olduğu söylenen eski cumhurbaşkanı Ali Ekber Haşimi Rafsancani yer alıyor.
Rejimin Musaviyi destekleyen kesimleriyle Ahmedinejad'ın yeniden seçilmesini destekleyen kesimler arasında farklılıklar taktik bir nitelik taşıyor olsa bile, bunlar aynı nedenden dolayı, daha az şiddetli farklılıklar değiller. Söz konusu farklılıklar gerek büyük finansal çıkarları gerekse de İran'ın Washington ve öteki büyük emperyalist güçlerle ilişkilerinin en iyi biçimde nasıl düzenleneceğiyle ilgili.
Seçimler ve yolsuzluk iddiaları büyük güçler tarafından, İrana yönelik, bölgedeki çıkarlarına yarayacak bir politika değişikliği sağlamayı amaçlayan, bir baskı kampanyası düzenlemek için kullanılıyor.
Başlangıçta, Başkan Yardımcısı Joseph Bidenın İran'da ABD çıkarlarının "seçimden sonra da önce de aynı" kaldığını söylemesiyle birlikte, Obama yönetimi bu çatışmanın dışında kalıyormuş gibi görünüyordu.
Bununla birlikte Pazartesi öğleden sonra ABD Dışişleri Bakanlığı bir politika değişikliğinin işaretlerini verdi. Bir Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, "Şiddet, tutuklamalar ve seçimlerde olası usulsüzlüklerle ilgili haberler karşısında büyük bir sıkıntı duyuyoruz," dedi. "İranlı yetkilileri halkın kendisini barışçı yoldan ifade etme hakkına saygı duymaya çağırıyoruz."
Bunu Başkan Barack Obama tarafından verilen bir demeç izledi. Obama, "Demokratik sürecin, ifade özgürlüğünün, insanların barışçıl bir biçimde muhalefet yapabilmelerinin, evrensel değerler olduğu ve bunlara saygı gösterilmesi gerektiği kanısındayım," dedi. "Ne zaman barışçı muhalefet sergileyen insanlara şiddetle karşılık verildiğini görsem ve ne zaman Amerikan halkı bunu görse, onların haklı olarak rahatsızlık duyduklarını düşünüyorum."
1978 ve 1979'da ABD'nin desteklediği Şahın askerleri binlerce göstericiyi kurşunlarken Washington tarafından bu tür endişeler hiç dile getirilmemişti. Bu kan gölü doruğuna ulaşmışken, zamanın ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Zbigniew Brzezinski Şah'a ABD'nin kendisini "sonuna kadar destekleyeceği"ni söyledi. Brzezinski, Obama yönetiminin önde gelen bir dış politika danışmanı olarak yeniden ortaya çıkmış durumda.
Bu arada Almanya Şansölyesi Angela Merkel, göstericilere karşı güç kullanmanın "hiçbir şekilde kabul edilemez" olduğunu söyleyerek kınadı. "Seçim sonuçlarının saydam bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz," diye ekledi. "Usulsüzlük yapıldığına dair işaretler var." Avrupa Birliği dışişleri bakanları da İranlı yetkilileri seçim sonuçlarını incelemeye çağırdılar.
İran'ın Ruhani Lideri Ayetullah Ali Hamaney'in Pazartesi günü Devrim Muhafızları Konseyini seçimde hile yapıldığı iddialarını soruşturmakla görevlendirdiğini ilan etmesi de İran içindeki gerilimleri yatıştırmayı olduğu kadar emperyalist güçlerden gelen baskıları savuşturmayı da amaçlıyordu.
Bu baskıların İran'da demokratik hakların gerçekleşmesiyle ilgisi, 30 yıl önce Şah'a sağlanan silah desteğinden daha fazla değil. ABD'nin ve diğer Batılı güçlerin amacı bölgedeki stratejik çıkarlarını güçlendirmek ve ülkenin muazzam enerji kaynaklarını sınırsızca sömürmek için İran'a tam olarak boyun eğdirmektir.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|