DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler
Yazıcıya hazırla
İsrail Ortadoğu savaşı tehlikesini arttırıyor
Peter Symonds
28 Ağustos 2012
İngilizceden çeviri (17 Ağustos 2012)
İsrailin İrana karşı nedensiz bir saldırı savaşı başlatma yönündeki son tehditleri, Obama yönetiminin Ortadoğuyu yeniden biçimlendirme ve bölge üzerindeki ABD egemenliğini sağlama alma yöneliminin pervasızlığını ve canice karakterini vurgulamaktadır. İsrailli siyasi önderler özlemlerini daha açık bir şekilde ilan ederken, Obamanın, ABDnin İran ile ilgili olarak savaş da dahil bütün seçenekleri değerlendirdiği yollu sıkça tekrarlanan açıklamalarını tekrarlıyorlar.
İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon, geçtiğimiz Pazar günü, ABDye ve Avrupalı müttefiklerine, "[İran ile] görüşmelerin başarısız olduğunu bugün açıklama" ve İranın nükleer programına son vermesi için bir tarih belirleme çağrısı yaptı. Ayalon, İran yönetimine ne kadar süre verilmesi gerektiği sorusuna, "yalnızca haftalar; daha fazlası değil" yanıtını verdi.
Ayalonun açıklamaları, İsrail medyasında Başbakan Benjamin Netanyahu ile güvenlik sorumlularının İrana saldırma konusunda bir karar almaya yakın oldukları yollu yoğun söylentilerin ortasında yapıldı. Maariv gazetesi, Salı günü, Netanyahu ile Savunma Bakanı Ehud Barakın Obamanın İrana karşı askeri eyleme girmesi için 25 Eylül gününü belirlediklerini bildirdi.
Çarşamba günü, sızdırılmış bir iç yazışma, İsrailin, İranın iletişim araçlarını devre dışı bırakmak için "daha önce görülmedik bir siber saldırı"yı; ülkenin enerji hatlarını çökertmek için karbon elyaflı cephanelerin kullanılmasını; İranın nükleer tesislerini, askeri aygıtını ve siyasi - askeri önderlerini hedefleyen hava saldırılarının eşlik ettiği "onlarca balistik füze" ile "yüzlerce cruise füzesi"nin yoğun biçimde fırlatılmasını kapsayan savaş planlarını ana hatlarıyla ortaya serdi.
Yine Çarşamba günü, İsrailin ABD büyükelçisi Michael Oren, bir açık oturumda, İsrailin, İranın nükleer programlarını bütünüyle ortadan kaldıramasa bile bu ülkeye saldırmaya can attığını anlattı. O, açık açık, "diplomasi başarılı olmadı; biz önemli kararların alınması gereken son derece kritik bir noktaya gelmiş bulunuyoruz" dedi. Oren, İsrailin saldırı için dönülmez noktaya ne zaman geleceği sorusuna, "çok uzak olmayan bir gelecekte" yanıtını verdi.
Bu son tehditler, kısmen, İrana yönelik bir savaşa yaygın muhalefetin bulunduğu İsrailin içindeki muhaliflerin gözünü korkutmayı; aynı zamanda da Obama yönetimine İrana yönelik tehditlerini arttırması yönünde baskı yapmayı amaçlamaktadır. İsrailli yetkililerin bu açıklamaları yapmadaki bilinçli hedefleri ne olursa olsun, bu savaş çığırtkanlığı, yalnızca, bölgenin tamamındaki gerilimleri ve savaş tehlikesini arttırmaktadır.
Dahası, tek hedef İran değil. İsrail büyükelçisi Oren, ülkedeki kötüleşen iç savaşın ortasında, Suriyenin kimyasal silah stoklarına ilişkin kaygılarını dile getirdi. O, durumun "son derece kaygan ve yanıcı" olduğunu söyledi ve Suriyenin İrandan önce "ilk olarak ilgilenilmesi" gereken yer olabileceğini belirtti. İsrail daha önce Suriyenin kimyasal silahlarına saldırma tehdidinde bulunmuştu.
ABD ve müttefikleri tarafından İrana karşı savaşı haklı kılmak için kullanılan gerekçeler baştan sona siniktir. ABD, İsrailin büyük nükleer bomba stoğuna ve fırlatma araçlarına gözlerini kapatırken, nükleer silah kapasitesini geliştirdiği yollu ispatlanmamış bahanelerle İrana saldırı tehdidinde bulunuyor. ABD ve İsrail, benzer şekilde, askeri saldırıya bir gerekçe bulmak için Suriyenin kimyasal silahları hakkında abartılı iddialarda bulunuyor.
ABD ve İsrail stratejistlerine göre Suriyedeki iç savaş ve İrana yönelik saldırı hazırlıkları birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. İran, Suriyedeki Beşar Esad rejimine ve aynı zamanda Lübnanlı milislere, Hizbullaha ve Filistin örgütü Hamasa verdiği destekten dolayı, Ortadoğunun ABD hegemonyası altında birleşmesinin önündeki başlıca engel olarak kabul ediliyor. Suriyede ABD önderliğindeki askeri müdahale kızıştıkça, ABDnin ve onun Basra Körfezindeki müttefiklerinin İrana yönelik askeri yığınağı da artıyor.
İsrail, ABDnin desteğiyle, şimdiden, İran içinde son derece provokatif, örtülü bir savaşa ve suikastlere başlamış durumda.
Dahası, ABD, Suudi Arabistandaki ve Katardaki gerici Sünni monarşiler ile Türk hükümetinin desteğini alarak, bilinçli bir şekilde, bölgede Sünniler ile Şiiler arasında bölgesel bir mezhep savaşının ateşini körüklüyor.
Suriyeli muhalif milisler, ABD ve onun İran ile Suriyedeki yönetimlere saplantılı şekilde düşman olan El Kaide bağlantılı grupları da kapsayan aşırı uç Sünni savaşçıları tarafından silahlandırılıyor. Kaynama noktasına kadar ulaşmış olan siyasi ısınmada, Basra Körfezinde bir deniz kazası ya da Türkiye-Suriye sınırındaki bir kaza gibi görece küçük bir olay, büyük devletlerin de dahil olacağı bölgesel bir savaşın tetikleyicisi haline gelebilir.
ABD emperyalizminin ve müttefiklerinin Ortadoğuya artan müdahalesi, onların geçen yıl Mısırda ve Tunusta patlayan devrimci işçi sınıfı hareketlerine yanıtıdır. Libyadaki Muammer Kaddafi rejimini devirme amacıyla sözde insani nedenlerle başlatılan NATO savaşı, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esadı devirmek için ABD önderliğinde sürdürülen çabalara model haline gelmiş durumda.
Libyada, Suriyede ve Ortadoğunun başka yerlerinde Sünni İslamcıların ve aşırı uçların desteklenmesi, ABD emperyalizminin ve Ortadoğudaki rüşvetçi yönetici seçkinlerin işçi sınıfını bölmeye yönelik en temel ihtiyaçlarını karşılamaktadır.
Ortadoğuda ve uluslararası düzeyde felakete yol açacak bir savaşa sürüklenmeyi önleyebileyebilecek tek toplumsal güç işçi sınıfıdır. Bölgenin her yerindeki işçiler, dilleri, dinleri ya da etnik kökenleri ne olursa olsun, hem emperyalist müdahaleye, militarizme ve savaşa hem de yaşam standartlarına ve demokratik haklarına yönelik acımasız saldırıya karşı ortak sınıf çıkarlarını paylaşmaktadırlar. İhtiyaç duyulan şey, işçi sınıfının, savaşın temel nedeni olan kâr sistemine karşı, bir Ortadoğu Birleşik Sosyalist Devletleri uğruna birleşik mücadelesidir.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|