DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Amerika Birleşik Devletleri
Yazıcıya hazırla
ABD Başkanlık adaylarının tartışmalarının ardından: İşçi sınıfının karşı karşıya olduğu siyasi meseleler
Joseph Kishore
1 Kasım 2012
İngilizceden çeviri (29 Ekim 2012)
ABDdeki seçimlere iki haftadan az zaman kaldı. Başlıca iki adayın seçim kampanyaları, bütün bir seçim sürecinin düzmece, anti-demokratik karakterini ortaya koymuştur. Amerikan halkı, sonuçta herhangi bir önemli siyasi farklılığı olmayan iki aday arasında bir "tercih" ile karşı karşıya.
[22 Ekim] Pazartesi günü, Başkan Barack Obama ile onun Cumhuriyetçi rakibi Mitt Romney arasındaki tartışmaların sonuncusu gösterimdeydi. Her iki aday da, Mafya baronları gibi duygusuz biçimde, Amerikan emperyalizminin dışarıdaki çıkarlarını savunma yönündeki taahhütlerini açıkladı. Onlar, zaman zaman, Amerikan yönetici sınıfının dünyanın her yerindeki karşıtlarını ortadan kaldırmak için tetiği çekme beklentisinden zevk alıyor göründüler.
Romney, "strateji"sinin "kötülerin peşine düşmek… onları öldürmek, ortadan kaldırmak" olduğunu söyledi. Obama, yönetiminin Muammer Kaddafinin peşine düşüp onu öldürerek, Libyadaki "işi bitirdiğini" ilan etti. Obama, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esadın "günleri sayılı" dedi.
Romney "felç edici yaptırımlar"ın yıkıcı etkisinden övgüyle söz ederken, Obama, İranın "ekonomisi yıkım içinde" diye atıp tutu. Her ikisi de Irakta olduğu gibi, milyonlarca insana zarar veren ekonomik önlemleri bombaların ve füzelerin izleyeceği tehdidinde bulunurken, daha sert önlemlere başvurma sözü verdiler. Başkan, "zamanımız azalıyor" uyarısında bulundu.
"Başkanın, bu ulusa ve dostlarımıza tehdit oluşturan kişileri izleyen … teknolojiyi kullanma hakkına sahip olduğunu" belirten Romney, Obama yönetiminin uzaktan kumandalı uçaklarla suikast programını "bütünüyle destekliyorum" dedi.
O, Ortadoğuda ve Orta Asyadaki yeni sömürgeci işgallerine ve savaşlarına direnenlerin kökünü kazımada önceli George W. Bushtan daha ileri gitmiş olan Obamaya olan Cumhuriyetçi desteğin altını çizdi. Obama, başkanın, yargı denetimi bile olmaksızın ABD yurttaşları da dahil herhangi birini öldürme hakkı olduğunu açıkladı. O, uzaktan kumandalı uçakların hedeflerini her hafta kişisel olarak seçtiğini duyurdu.
Bu tür açıklamaların seçim öncesi son tartışmaların merkezine yerleşmesi, ABDdeki devlet ve medya aygıtı içindeki demokratik duyarlılıkların çöküşünü göstermektedir.
Dış politikadaki durum iç siyasette de geçerli. Seçimler, şirket ve mali sektör seçkinlerinin özenle seçilmiş temsilcileri arasındaki bir yarışmadır.
Bir yanda, Büyük Bunalımdan bu yana yaşanmış olan en kötü dünya ekonomik krizinin sorumlusu olan mali aristokrasinin asalaklığını bireysel tarihinde cisimleştiren Romney var. Öte yanda, görevdeki ilk dört yılını bankaları kurtarmaya, şirket kârlarını arttırmaya ve işçi sınıfının işlerine ve yaşam koşullarına yönelik saldırının başını çekmeye adamış olan Obama bulunuyor.
Bu adayların seçim sonrası döneme ilişkin -dışarıda savaşın ve içeride işçi sınıfına yönelik saldırıların tırmanmasını içeren- gerçek planları Amerikan halkından gizleniyor. Şu uyarının yapılması gerekiyor: Başa kim gelirse gelsin, egemen sınıf, militarizm ve toplumsal gericilik politikasını kapsamlı bir şekilde yaymaya hazırlanıyor.
Hızla Rusya ya da Çin ile bir çatışmaya dönüşebilecek bir savaşa hazırlanan egemen sınıf, seçimlerin ardından, Suriyeye ve İrana yönelik saldırganlığını yoğunlaştıracak. Medicaid, Medicare ve Sosyal Güvenlik gibi temel toplumsal programlar büyük ölçüde ortadan kaldırılacak.
Devlet, ABDde kitlesel toplumsal mücadelelerin ortaya çıkmasına şiddet kullanarak yanıt vereceği için, demokratik haklardan geride kalanlar da bir kenara atılacak. Devlet eliyle suikast dilinin yalnızca Amerikan egemen sınıfının deniz ötesindeki muhaliflerini hedeflemekten çıkıp ülke içindekilere de yönelmesi ne kadar sürecek?
Yönetici seçkinler seçimin sonucunu manipüle etmek için belirli bir seçeneğe sahip. Burada taktiksel değerlendirmeler söz konusu. Adaylar farklı söylemlere başvurmakta ve farklı siyasi güçlere yaslanmaktadırlar.
Demokratik Parti, özellikle, üst-orta sınıfın kendi bencil kaygılarıyla yaşayan ve işçi sınıfına bütünüyle düşman olan, halinden memnun "liberal" ve "sol" kesimlerinin desteğini almaya çalışıyor. Onun rolü, Obama yönetiminin gerici politikalarına "ilerici" bir cila kaplamak ve kapitalist iki partili sisteme "demokratik" bir örtü sağlamaktır ki bu görev, her geçen gün daha da zorlaşıyor.
Dış politika üzerine tartışma yalnızca iki büyük şirket adayının özünde fikir birliği içinde olduğunu ortaya koymakla kalmadı; aynı zamanda, Romneyi ve Obamayı Nationun, Uluslararası Sosyalist Örgütün ve Demokratik Partinin yörüngesindeki bir dizi liberal ve sahte sol eğilimin programından ayırt eden pek fazla bir şey olmadığını da gösterdi.
Obamanın yeniden seçilmesi için kampanya sürdüren Nation, Pazartesi günkü tartışmaya ilişkin haber-yorumunda, kendi adayını [Obama] Romneyden ayırt eden fazla bir şey olmadığını belirtti. Derginin başlıca uluslararası ilişkiler yorumcusu Robert Dreyfuss, kaygısını, "Obama, seçmenlere Romney ile anlaştığını söylemekten memnun gibi göründü. Bunun Obamaya faydası olmaz." sözleriyle ifade etti.
Nationun baş siyasi yorumcusu John Nichols, daha açık sözlüydü. Nichols, sevinçle şunları yazdı: "Romney, Obamanın uluslararası meselelere ilişkin yaklaşımlarına ardı ardına katıldı."
Nichols ve arkadaşları Pazartesi günü sergilenen fikir birliğinin, bizzat kendi siyasi rollerinin yıkıcı bir teşhiri olduğunu kavrayamıyorlar. Onların, Amerikan politikasında yeni ve ilerici bir dönem açacağı varsayılan "dönüştürücü aday"ının, gerçekte önceli -ve olası takipçisi- ile uygunluk içinde bir politika uygulamıştır.
Bu seçimler, Amerikan kapitalizminin tarihsel ve uzatmalı çürüme sürecinin en yüksek noktasıdır. Toplumsal eşitsizliğin büyük ölçüde artmasıyla ve müflis bir mali aristokrasinin yükselmesiyle birlikte, siyasi aygıt, geniş halk kesimlerinden giderek daha fazla uzaklaşmıştır.
Yalanlar daha aşikâr ve utanmazca; söylemler daha bıkkın ve boş. Seçim sürecindeki her unsur (şirket parasının egemenliği, düzenlenen tartışmalar, medya manipülasyonları) bütün siyasi sistemin çürümüş karakterine tanıklık etmektedir.
Bu ne kadar sürebilir? Amerikan politikasının yozlaşmış karakteri, onun ve onun üzerine dayandığı kapitalist sistemin aşırı kırılganlığını teyid etmektedir. Amerikan "demokrasisi" diye kabul edilen şey toplumsal ve siyasi bir saatli bombaya yaslanmaktadır.
Amerikan seçimlerinin arka planında, şimdiden, Güney Afrikadan Avrupaya ve bizzat ABDye kadar patlamaya hazır sınıf çatışmalarını üretmeye başlamış olan küresel bir ekonomik kriz bulunuyor. Ama Amerikan halkının büyük kesimi, var olan siyasi sistem çerçevesi içinde, kendi çıkarlarını ifade edeceği araçlara sahip değil.
En önemli ve acil görev, sınıf mücadelesinin nesnel gelişimine bilinçli ifade kazandıran yeni bir siyasi önderliğin inşasıdır. İşçi sınıfı, kapitalist sistemin başarısız olduğu kavrayışından hareket eden kendi siyasi partisine ihtiyaç duymaktadır.
İşçi sınıfının hakları, yalnızca, onun siyasi iktidar ve ekonomik yaşamın sosyalist yeniden düzenlenmesi uğruna mücadelede bağımsız seferberliği dolayımıyla güvence altına alınabilir. Bu, Sosyalist Eşitlik Partisinin sahip olduğu ve seçim kampanyamızda ifade ettiği perspektiftir.
İşçiler ve gençler önemli bir karar ile karşı karşıyadır, ama bu Obama ile Romney arasında yapılacak boş tercih değildir. Bu, sosyalizm uğruna aktif mücadele kararı almaktır. Egemen sınıf ve onun siyasi sistemi tarafından temsil edilen siyasi tercihlerden şikâyet etmek yetmez. [Onların] alternatifi Sosyalist Eşitlik Partisine katılmak ve onu inşa etmek gerekir.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|