DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Avrupa Birliği
Yazıcıya hazırla
Britanya İsveç’in Assange’ın iadesi talebinin önünü açtı
Robert Stevens
2 Aralık 2014
İngilizceden çeviri (22 Kasım 2014)
Stockholm Temyiz Mahkemesi’nin, WikiLeaks’in kurucusu Julian Assange aleyhine dört yıl önce çıkartılmış olan tutuklama kararını onaylaması, İsveç, Britanya ve ABD yetkili makamları arasında varılmış üst düzey gizli anlaşmanın ürünüdür.
Perşembe günkü karar, Britanya parlamentosunun anti-demokratik ve keyfi Avrupa Tutuklama Emri (EAW) sistemini yeniden benimsemeyi resmi olarak oylamasından 24 saat geçmeden geldi. Assange’ın, ilk başta, kendisine karşı herhangi bir resmi suçlama ileri sürülmeksizin Aralık 2010’da Londra’da tutuklanması EAW altında gerçekleşmişti.
Parlamento, Muhafazakarların önderliğindeki hükümetin, EAW’yi de kapsayan 35 Avrupa Birliği Adalet ve İçişleri önlemine yeniden katılmaya yönelik resmi başvurusunu, 421’e karşı 29 oyla onayladı. Önlem, Muhafazakarlar, İşçi Partisi, Liberal Demokratlar ve İskoçya Ulusal Partisi tarafından desteklendi.
Yasa teklifi, önceki hafta parlamentoda yapılan ve Avrupa karşıtı Muhafazakarların beklenen isyanının adeta ortadan kaybolduğu bir oylamada desteklenmişti. Bununla birlikte, EAW, önceki yasada zaten mevcut olduğu için, bu yasa metnine dahil edilmedi. EAW’nin Çarşamba akşamı yeniden benimsenmesi, İsveç mahkemesine, Assange’ın düzmece cinsel saldırı iddialarından dolayı iade edilmesinde ısrar etmesi için yeşil ışık yaktı.
Assange açık bir komplonun kurbanıdır. Ona karşı hamle, ciddi olarak, WikiLeaks’in 2010 Nisan ayında “İkinci derecede cinayet” başlığı altında, bir ABD helikopterinin aralarında Reuters çalışanı iki gazetecinin de bulunduğu bir grup Iraklı sivili katlettiğini gösteren bir videoyu yayınlamasının ardından başlamıştı. Assange, 2010 Ağustos ayında, İsveç’teyken, ayrı ayrı iki kadın ile rızaya dayalı olarak cinsel ilişkide bulunmuştu. İsveç polisi, 20 Ağustos’ta ona karşı bir “tecavüz soruşturması” açtı ve İsveç medyasını alarma geçirdi.
Stockholm Başsavcısı Eva Finne, bir günlük soruşturmanın ardından, “Assange’ın tecavüz suçu işlediğinden şüphelenmek için herhangi bir neden olduğuna inanmıyorum” diyerek, tutuklama kararını iptal etti. Finne, dört gün sonra da, “Ortada herhangi bir suç şüphesi yok” diyerek davayı reddetti.
Dava, daha sonra, Sosyal Demokratlar ile ilişkili bir diğer savcı Marianne Ny’ın ekibinde kayıtlı bir avukat ve İsveç Sosyal Demokrat Partisi politikacısı olan Claes Borgstrom tarafından yeniden açıldı.
John Pilger, son bir soruşturmada şunları kaydetti:
“Bir İsveçli gazeteci, Borgstrom’a, kadınlardan birinin tecavüze uğramamış olduğunu söylediğini aktarıp, dava zaten reddedilmişken yargılamanın neden devam ettirildiğini sordu. O, ‘ama o bir avukat değil’ diye yanıtladı.
“Assange, beş hafta boyunca, yeni soruşturmanın normal seyrini izlemesi için İsveç’te bekledi. O sırada, Guardian gazetesi, Assange’ın gözetimindeki WikiLeaks ifşaatlarına dayanan Irak ‘Savaş Günlükleri’ni yayımlamanın eşiğindeydi. Assange’ın Stockholm’deki avukatı, Ny’ye, onun ülkeden ayrılmasına herhangi bir itirazının olup olmadığını sordu. Ny, onun gitmekte özgür olduğunu söyledi.”
Assange, geçtiğimiz Eylül ayında Ekvator Büyükelçiliği’nden yazılmış bir yeminli ifadede şunları söylüyordu: “İsveç’teki avukatım Bjorn Hurtig, benim İsveç’ten ayrılmakta özgür olduğum konusunda savcı Marianne Ny ile anlaşmıştı. Ben, 27 Eylül 2010’da İsveç’ten ayrıldım.”
Ny, Assange’ın İsveç’ten ayrılmasının ardından bir Avrupa Tutuklama Emri yayınladı.
Assange’ın tek “suç”u, emperyalist savaş suçlarını ve dünya halklarına karşı gizli planları ifşa etmesidir. Britanyalı, İsveçli ve ABD’li makamlar, Assange’ın İsveç’e iade edilmesini talep ediyorlar ki o, buradan ABD’ye gönderilebilir. ABD’de 2010’da oluşturulmuş bir soruşturma kurulunun ona karşı gizli ve belirsiz yasal işlemi sürüyor.
İsveç ile ABD arasında, Assange’ı, geleneksel kriterlere katlanmaksızın ya da normal iade prosedürlerini izlemeksizin teslim etmeye izin verecek bir ikili anlaşma var. Svenska Dagbladet gazetesinde 2011 yılında yayımlanan bir makale, İsveç’in 2000 yılından beri ABD’nin hiçbir iade talebine karşı çıkmamış olduğunu belirtiyordu. Bunun, birinde iade talebinde bulunulmaması, diğerinde ise İsveç makamlarının şahısların yerini tespit edememesi gibi iki istisnası olmuştu.
İsveç makamları davayla ilgili kadınların SMS trafiğine erişmiş olmasına rağmen, Assange’ı ele geçirme çabaları devam etti. Tek başına bu kanıt, Assange’ın tiksindirici bir devlet komplosu kurbanı olduğunu kanıtlamaktadır. Assange, yeminli ifadesinde, İsveç’teki iki avukatı tarafından incelenen SMS mesajlarından söz ediyor.
Yeminli ifadenin konuyla ilgili bölümlerinde şunlar söyleniyor (tüm vurgular özgün halinden):
“Genç kadının telefon kayıtları, onun 20 Ağustos 2010’da polis merkezindeyken, JA’yi [Julian Assange’ı] herhangi bir şekilde suçlamak istemediğini ama polisin onu [Assange’ı] ele geçirmeye hevesli olduğunu ve JA’yı, sadece o [genç kadın] Assange’ın bir teste tabi tutulmasını istediği için tutuklandığı zaman tıkanmış [metinde aynen böyle] olduğunu göstermektedir.
“Sözkonusu kadının bir arkadaşının polise verdiği ifadeye göre, genç kadın, ona ‘polis ve etrafındaki diğer kişiler tarafından mecbur bırakılmış olduğunu’ hissettiğini söylemiş.
“’Tecavüz’ iddiasıyla ilişkilendirilen daha genç kadının telefon kayıtlarına göre, o, 21 Ağustos 2010 günü saat 07:27’de, ‘JA’yi herhangi bir şey için suçlamak istemediği”ni, saat 22:25’te ise ‘suçlamaları uyduran polisti’ diye yazdı.
“Polis, başlangıçta, AA isimli kadınla ilgili bir ‘tecavüz’ soruşturması açmasına rağmen, onun verdiği ifadede tecavüze uğradığıyla ilgili bir suçlama yoktu. O, polise verdiği ifadede kendi rızasıyla cinsel ilişkiye girdiğini dile getirmiş (‘frivilligt gått med på att ha sex med Assange’) ve ardından, 22 Nisan 2013’te, ‘Tecavüze uğramadım’ yazdığı bir tweet atmıştı.”
Dünya Sosyalist Web Sitesi, geçtiğimiz hafta, parlamentonun EAW üzerine ilk oturumunda Assange’ın ya da Shami Charkrabarti’nin bu önlemi eleştirdiği kitabı Liberty’nin adının hiç anılmadığını belirtmişti. Biz, bu gizli sessizlik anlaşmasına rağmen, EAW’nin, Britanya, İsveç ve ABD makamları onun Britanya’daki yasalara dahil edilmemesinin, asıl olarak, Assange’ın kendisine yönelik tutuklama emrinin artık geçerli olmadığında ısrar etmesine imkan verebileceği için yeniden benimsendiğini açıklamıştık. İsveç Temyiz Mahkemesi’nin kararı bu değerlendirmeyi doğrulamaktadır.
Assange’ın başına gelen şey, egemen sınıfın hedef almak ve susturmak istediği herkesin başına gelebilir. EAW altında, dava açan devletin bir suçun aksi kanıtlanmadıkça doğru sayılan kanıtı sağlama şartı yürürlükten kaldırılmaktadır. Bir Avrupa Tutuklama Emri çıkarıldığında, bu önleme karşı temyize başvurmanın hiçbir zemini bulunmuyor.
EAW sisteminin son derece keyfi karakteri, 2011 yılında Assange’a karşı İsveç makamlarını ve Britanya Kraliyet Başsavcılığı’nı temsil eden Clare Montgomery’nin sözleriyle gözler önüne serildi. Montgomery, Londra’daki Yüksek Mahkeme’de, “Suçluların iadesi dava yargılamasının yürütülmesi demektir. Bunun kanıtlarla hiçbir ilgisi yoktur.” demişti.
Britanya Parlamentosu tarafından Temmuz ayında kabul edilen ve bir kişiye yönelik resmi suçlamanın o özgürlüğünden mahrum bırakılmadan önce yapılması gerektiğini belirten yasa, büyük ölçüde, halkın EAW’nin demokratik olmayan koşullarına ilişkin kaygılarından dolayı çıkmıştı. Bununla birlikte, İçişleri Bakanlığı, yeni yasanın Assange’a ya da önceki sistem altında haklarından yoksun bırakılmış kişilere uygulanmayacağını belirtti.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|