DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Avrupa Birliği
Yazıcıya hazırla
Suriye görüşmeleri karmaşa içinde; BM İran’a daveti geri çekti
Bill Van Auken
22 Ocak 2014
İngilizceden çeviri (21 Ocak 2014)
Birleşmiş Milletler (BM), Suriye’deki üç yıllık çatışmaya siyasi bir çözüm bulmak amacıyla büyük devletler tarafından düzenlenen görüşmelere katılması için İran’a yaptığı daveti aniden iptal etti.
Cenevre II adı verilen görüşmelere ilişkin plan, Washington’ın ve ABD destekli sürgün cephesi Suriye Ulusal Koalisyonu’nun (SUK), Pazartesi günü BM’ye verdiği İran’ın katılması için yaptığı son dakika davetini geri çekmesi yönündeki ültimatomla birlikte karmaşaya sürüklendi.
İsviçre’nin Cenevre kentinde yapılması planlanan görüşmelerden yalnızca iki gün önce ortaya çıkan anlaşmazlık, bu sözde barış konferansını iptal edilme tehlikesiyle karşı karşıya bırakacak gibi görünüyor.
ABD, Britanya ve Fransa ile onların Türkiye’de üslenmiş sözde “asi” maşaları, Rusya ile birlikte Suriye’deki Beşar Esad yönetiminin en yakın müttefiki olan İran’ın Cenevre II görüşmelerine katılmasına karşı çıkıyorlar. Batılı büyük devletler, Tahran’ın varlığının, onların uzun süreli ve kanlı vekil savaşı yoluyla ulaşamadıkları rejim değişikliği hedefine diplomatik baskıyla ulaşma amacına zarar vereceğini düşünüyorlar.
Pazar günü İran’ı davet eden Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon, Pazartesi günü, bu hamlenin tetiklediği kargaşadan “korkmuş” olduğunu ve BM’nin seçeneklerini gözden geçirdiğini söyledi.
Washington’ın davetin geri çekilmesi talebinin gerekçesi, İran’ın Haziran 2012’de Suriyeliler’in katılmadığı bir konferansta açıklanan Cenevre I adlı bildirinin koşullarını açıkça ve resmen onaylamamış olması. Bu belge, düşmanlığa son verilmesi ve Esad yönetimi ile muhalefetin “karşılıklı onayı ile” bir “geçici yönetim”in oluşturulması çağrısı yapıyordu.
Obama yönetimi, bunu, bildirinin hiçbir yerinde belirtilmediği halde, Esad’ın iktidarı hemen ve koşulsuz terketmesi yönünde bir talep olarak yorumlamıştı.
Ban Ki-moon, Pazar günü, İran’ın, dışişleri bakanı Javad Zarif’in Cenevre I’in temel koşullarını kabul etmesinin ardından davet edilmiş olduğunu öne sürmüştü. Ban, “Dışişleri Bakanı Zarif ve ben, görüşmelerin amacının karşılıklı uzlaşma yoluyla, yürütme gücüne sahip bir geçici yönetim kurmak olduğu konusunda hemfikiriz.” demişti.
Anlaşma, İran’ı, Esad yönetimi ile Batı destekli muhalefet cephesi arasında BM’nin aracılığında Cuma günü Cenevre’de başlayacak olan barış görüşmelerine doğrudan dahil olmamakla birlikte, Çarşamba günkü açılış konuşmalarına katılan 30 ülkeden biri yapacaktı. Katılımcı hükümetler arasında, sözde asilere silah, para ve yabancı cihadçılar akıtılmasına en derinlemesine dahil olan ABD, Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye de bulunuyor.
Öte yandan, İranlı yetkililer, sonradan, Tahran’ın herhangi bir şey imzaladığını reddettiler. İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Marzieh Afkham, Pazartesi günü, “önceden açıklandığı gibi, biz, Cenevre II konferansına katılmak için herhangi bir koşulu kabul etmiyoruz ve görüşmelere önkoşulsuz resmi katılım davetini temel alıyoruz.” dedi.
Ban Ki-moon, Pazartesi öğleden sonra, SUK’un İran’a yapılan davetin iptal edilmesi ya da kendisinin görüşmelerden çekilmesi için son bir süre belirlemesinin ardından, bu açıklamalara sarıldı. O, yaptığı yazılı açıklamada, İran’ın Cenevre I belgesinde belirlenen emirleri benimsememiş olması karşısında “derin bir hayal kırıklığına uğramış” olduğunu belirtti ve Tahran’ın sonraki açıklamalarının “almış olduğu güvencelere uymadığını” iddia etti.
BM Genel Sekreteri, SUK’un, İran’ın dışlanmaması durumunda görüşmeleri boykot etme kararından da “hayal kırıklığına uğramış” olduğunu kabul etti.
BM’nin sözcülerinden biri, “O [Ban] İran’ı Cenevre bildirgesinin ardındaki küresel mutabakata katılmaya çağırmayı sürdürüyor.” dedi ve ekledi: “İran’ın bu temel anlayışın dışında kalmayı seçtiğinde, (Ban’ın) bir günlük Montreux toplantısının onun katılımı olmadan yapılmasına karar vermiş olduğu biliniyor.”
Bir tartışmanın, Washington ile ABD emperyalizminin politikalarıyla genel olarak uzlaşan BM Genel Sekreteri’nin görüşmeleri neredeyse yolundan çıkartacak duruma nasıl geldiği belli değil.
BM sözcüsü, İran’a yapılan davette “aceleci” bir yan olmadığını ve Washington’ın bu jest konusunda bütünüyle bilgilendirilmiş olduğunu belirtti. Bununla birlikte, sonunda, Ban yoğun ABD baskısı altında eğilmek zorunda kaldı.
Hem Rusya hem de BM’nin özel Suriye elçisi Lahdar Brahimi, konferans öncesi aylarda, Suriye yönetimi ile yakın ilişkisi ve bölgedeki etkisi dikkate alındığında, görüşmelere katılmanın İran için çok önemli olduğunu savunmuşlardı.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov, Batılılar’ın İran’ı dışlama talebini sert biçimde eleştirdi. O, “Durumu doğrudan etkileyebilen herkesin orada bulunmasını sağlamamak, bana göre, affedilmez bir yanlış olacaktır” dedi.
Washington’ın, İran’ın katılması durumunda, hiçbir rüşvetin ve tehdidin onun SUK içindeki müvekkillerini Cenevre II’ye katılmaya zorlayamadığını fark etmiş olması mümkün.
İsviçre’deki görüşmelerde, İran’ın katılımı olsun ya da olmasın, önemli maddelerden herhangi birinde anlaşma sağlanıp sağlanamayacağı belli değil. Kendi vekilleri aracılığıyla 100.000’den fazla insanın öldürülmesini ve tüm toplumu yerle bir etmeyi başarmış olan ABD emperyalizmi ile bölgedeki müttefikleri, bu kan banyosunu durduracak bir anlaşmayı sağlayacak araçlara sahipmiş gibi görünmüyorlar.
Cenevre görüşmelerine eşlik eden keskin gerilimler ve onların bir fiyasko ile sonuçlanma olasılığı, Obama yönetiminin, geçtiğimiz Eylül ayında, doğrudan askeri müdahaleden uzaklaşma ve İran ile görüşmelere yönelme dönüşüne rağmen, bölgede daha yaygın bir savaş tehlikesinin sürdüğünü vurgulamaktadır.
Görüşmelere katılma konusundaki oylamada dağılmanın eşiğine gelmiş olan SUK, geçtiğimiz aylarda birbirleriyle savaşmaya en az hükümet güçleriyle çatışmaya ayırdıkları kadar zaman harcamış olan Suriye’deki egemen İslamcı milisler üzerinde etki oluşturacak gibi görünmüyor.
Washington Post, açıkça, “Koalisyon’un, görüşmelere katılması durumunda tam olarak kimi temsil edeceğini belirsizleştiren beceriksizliği, ona çoğu sıradan Suriyeli’nin ve silahlı asi grupların desteğine maloldu.” yorumunu yaptı. Zira “[Cenevre’ye] gitmemek, koalisyonun elde kalan son bileşenlerinin, bu grubun oluşumunu destekleyen Batılı müttefiklerin desteğini yitirmek anlamına gelecekti.”
Esad, AFP haber ajansına verdiği bir röportajda, kendi adına, istifasına yönelik talepleri reddetti ve bir dönem daha devlet başkanlığı için Nisan ayında yapılacak seçimlere katılması yönünde “önemli” bir şans olduğunu söyledi.
Suriye devlet başkanı, İsviçre’deki görüşmelerin “terörizm ile mücadele” üzerine odaklanması gerektiğini vurguladı ve SUK ile ortak bir hükümet oluşturma önerisini, “iyi bir şaka” olarak betimledi. O, ABD destekli muhalifler “30 dakikalığına fotoğraf çekmek için sınıra gelip ardından kaçıyorlar. Hükümette nasıl bakan olabilirler ki?” dedi.
Kerry, geçtiğimiz Cuma günü, Esad’ın emperyalist baskıya boyun eğmemesi durumunda, Washington’ın Suriye’de rejim değişikliği amacını gütmede “seçeneksiz” olmadığı uyarısında bulundu.
ABD’li yetkililerin, son aylarda, Kuzeybatı Suriye’de El Kaide bağlantılı Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) ile silahlı çatışmaya girerken Batı destekli Yüksek Askeri Konsey ile ilişkilerini kesmiş olan İslami Cephe ile bağlar kurmaya çalıştığı belirtiliyor. Obama yönetiminden yetkililer, “asiler”e yapılan ve bir kısmının İslami Cephe’nin eline düştüğü kabul edilen yardımın yeniden başlatılmasını tartışıyorlar.
Bununla birlikte, bu planlar, Cephe’nin en büyük savaşçı grubu Ahrar El Şam’ın önderlerinden birinin, El Kaide’nin Suriye’deki gerçek temsilcisinin IŞİD değil ama kendileri olduğunu açıklamasıyla karmaşıklaşmış bir hal aldı. Abu Halid el Suri adlı önder, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, kendisinin El Kaide tarafından, rakip İslamcı gruplar arasındaki anlaşmazlıklarda arabuluculuk yapmakla görevlendirildiğini vurgularken, El Kaide’nin kurucusu Osama bin Ladin’e ve şimdiki başı Ayman al Zawahiri’ye bağlılık yemini etti.
Bu arada, İslami Cephe’nin Askeri Komitesi başkanı Zahran Alluş, Twitter üzerinden, grubun önderliğinden Cenevre II’deki her iki taraftan temsilcileri bir arananlar listesine koymak için onay vermesini” istediğini açıkladı.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|